
YURT DIŞI ÖĞRETMEN GÖREVLENDİRİLMESİ
657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun Ek 36. maddesine dayanılarak hazırlanan ve 3/7/2003 Tarih
ve 25157 sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Bakanlıklar Arası Ortak Kültür
Komisyonunun Çalışma Esas ve Usulleri ile Bu Komisyon Tarafından Yurt Dışında Görevlendirilecek
Personelin Nitelikleri ile Hak ve Yükümlülüklerinin Belirlenmesine İlişkin 5/6/2003 Tarih ve
2003/5753 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı yurtdışı görevlendirmelerinde esas mevzuattır.
Bakanlar Kurulu Kararı’nın “Amaç ve kapsam” başlıklı 1. maddesine göre;
“Bu Kararla, Türk kültürünün yurtdışında tanıtılması, yayılması ve korunması, yurtdışındaki
vatandaşlarımız ve soydaşlarımızın kültürel bağlarının korunması, güçlendirilmesi ve dini konularda
aydınlatılması ile Türk dilinin öğretilmesi amacıyla yurtdışına görevlendirilecek personelin unvanı,
sayısı, nitelikleri, seçimleri, görev yerleri ve süreleri, izinleri, yurtdışındaki görevlerinin sona
erdirilmesi ve diğer hususlara ilişkin esas ve usuller düzenlenmiştir.”
Bakanlar Kurulu Kararı’nın “Görev süresi” başlıklı 8. maddesine göre;
“Bu Karar uyarınca görevlendirilecek personelin görev süresi 1 yıldır. Bunların görev süresi, başarılı
olmaları ve bulundukları ülkenin çalışma koşulları dikkate alınmak kaydıyla her defasında 1 yılı
geçmemek üzere, Komisyonca en fazla 4 yıl daha uzatılabilir. Toplam görev süresi 5 yılı geçemez.
Yurtdışında görevlendirilen personelin görev sürelerinin bölgelerindeki eğitim-öğretim döneminin
bitiminden önce sona ermesi halinde, bu süreler eğitim-öğretim döneminin sona eriş tarihine kadar
uzatılabilir. Kapsama dâhil personel yurtdışında en çok iki kez görevlendirilebilir. Aynı personelin
ikinci kez yurtdışında görevlendirilebilmesi için, daha önceki yurtdışı görevini başarılı olarak
tamamlamış ve yurtiçi görevine başlamasından itibaren en az 2 yıl çalışmış olması şarttır. Hangi
görevle olursa olsun, yurtdışında görevli iken haklarında yapılan inceleme ve soruşturma sonucunda
görevlerinde başarılı olamadığı veya Devlet memurluğu ve yurtdışındaki temsil görevi ile
bağdaşmayan davranış ve faaliyetlerde bulunduğu tespit edilenler ile aylıktan kesme veya daha ağır bir
disiplin cezası verilmiş olanlar yeniden yurtdışında görevlendirilemezler. Görevlendirilen ülkede
savaş, iç karışıklık, tabii afet, salgın hastalık ve can güvenliğini tehdit eden benzeri olağanüstü
durumların ortaya çıkması veya çalışma ve oturma izninin uzatılamaması gibi nedenlerle yurtiçi
göreve dönmek durumunda kalanlardan görev yaptığı toplam süre 3 yıldan daha az olanlar, bu
hususların ortadan kalkması halinde aynı ülkede veya ihtiyaç halinde diğer ülkelerde
görevlendirilebilir ve bu görevlendirme önceki görevlendirmenin devamı niteliğindedir. İlgililer görev
sürelerinin sona erdiği tarihten itibaren 15 gün içinde yurtiçindeki asli görevlerine başlamak
zorundadırlar. “Bakanlar Kurulu Kararı’nın “Yurtdışında görevlendirilen personelin yurtiçi görevine
döndürülmesi” başlıklı 9/h maddesin göre; “Komisyon tarafından tespit edilen nedenlerle görevine
devamında sakınca görülenler, hakkında Komisyon tarafından en kısa sürede yurtiçi görevlerine
döndürülmesine karar verilir.”
Yasal mevzuat ışığında, idarenin yurtdışı görevine son vermesine esas kriterler aşağıdaki gibidir:
Haklarında yapılan inceleme ve soruşturma sonucunda görevlerinde başarılı olamadığı tespit edilenler,
Devlet memurluğu ve yurtdışındaki temsil görevi ile bağdaşmayan davranış ve faaliyetlerde
bulunduğu tespit edilenler,
Aylık kesme veya daha ağır bir disiplin cezası verilmiş olanlar,
Komisyon tarafından tespit edilen nedenlerle görevine devamında sakınca görülenler.
UYGULAMADA İDARE TARAFINDAN BAKANLAR KURULU KARARI’NIN 9/H FIKRASI
UYARINCA GÖREVLİ PERSONELİN YURT İÇİ GÖREVE DÖNDÜRÜLMESİNE İLİŞKİN
KARARLAR VERDİĞİ GÖRÜLMEKTEDİR. İDARE TARAFINDAN TESİS EDİLEN HER İDARİ
İŞLEM GEREKÇELİ VE SEBEP UNSURU BELİRLİ OLMALIDIR. AKSİ İDARENİN TAKDİR
YETKİSİNDE KEYFİ DAVRANDIĞI ANLAMINA GELECEKTİR.
İDARE, GÖREVLİ PERSONELİN YURTDIŞI GÖREVİNİN SONLANDIRILMASINI
GEREKTİRECEK SOMUT BİR TESPİTE YER VERMEDEN GENEL BİR
DEĞERLENDİRMEYLE İDARİ İŞLEM TESİS EDEMEZ. HUKUKUN ÖNGÖRDÜĞÜ NESNEL
BİR NEDENE/ MADDİ OLGUYA DAYANILMAKSIZIN TESİS EDİLEN İŞLEM HUKUKA
AYKIRI NİTELİKTEDİR.
Anayasa’nın 2. maddesinde cumhuriyetin nitelikleri arasında hukuk devleti de sayılmıştır. Bu
bağlamda, hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak, idareler bireysel ya da düzenleyici işlemler tesis
ederken sınırsız bir takdir yetkisine sahip olmayıp, bu takdir yetkisini hukuka, kamu yararına ve
hizmet gereklerine uygun olarak kullanmalıdırlar. Bu işlemlerin hukuka uygunluklarının yargı
mercileri tarafından denetlenmesi sırasında ise, idareyi işlem yapmaya iten sebep de irdelenecek ve
takdir yetkisinin belirtilen sınırlar içinde kullanılıp kullanılmadığı resen göz önünde bulundurulacaktır.
Bu itibarla, idare hukukunda işlemlerin objektif bir sebebe dayanacağı kuşkusuzdur.
Sebep unsuru ise, karar alınmadan veya işlem tesis edilmeden önce var olan ve idareyi belli bir karar
veya işlem tesis etmeye götüren hukuki veya fiili durum olarak tanımlanabilir. Bu tanımdan da
anlaşılacağı üzere, sebep, işlemi yapanın kendi düşüncesinde yer alan ve bu nedenle tercih ettiği bir
husus olmadığından, nesnel bir nitelik taşır. Bu durumun sonucu da bireysel veya düzenleyici işlem,
hukukun öngördüğü nesnel bir neden veya maddi olguya dayanılarak yapılmamış ise hukuka aykırı
olacaktır. Ayrıca, işlemlerde gösterilen sebep ve gerekçe, işlemin hukuka uygunluğunu değerlendirme
ve itiraz edip etmeme konusunda ilgililere yardımcı olmasının yanında, idarenin saydamlığı, savunma
hakları ve idareye güven ilkeleri ve yukarıda belirtilen hukuk devleti anlayışının oluşumu bakımından
da büyük öneme sahiptir. Bununla birlikte, kamu hizmetine egemen olan ilkelerden biri olan uyarlama
(değişkenlik) ilkesi uyarınca idarelerin, düzenleme yetkisine sahip olduğu alanlarda, uygulamaları
çağın gereklerine ve toplumun ihtiyaçlarına uygun olarak değiştirip, yeniden düzenlemesi, hem bir
görev hem de bir yetki ise de, bu yetkinin hukuka uygun olarak kullanılması gerekmekte olup, aynı
zamanda bunun denetiminin yapılabilmesi için kamu yararını gerçekleştirmek amacıyla yapılan
düzenlemelerin hukuki veya fiili gerekçelerinin somut olarak ortaya konulması gerekmektedir.