MARKANIN BENZER OLMASI NEDENİYLE HÜKÜMSÜZLÜĞÜ

Genel Olarak

Uygulamada, sıkça marka taklitleri yapıldığı, benzer markaların tescil ettirildiği, tescilden sonra hak

sahibi ve ilgililerin markaya itiraz süresini kaçırdııkları ve marka sahiplerinin markadan kaynaklanan

haklarının ihlal edildiği görülmektedir. Türk Patent ve Marka Kurumu'na süresinde itiraz edilmeyen

durumlarda, ihlale son verilmesi için markanın hükümsüzlüğü ve ihlalden kaynaklanan maddi ve

manevi tazminat davaları açılmaktadır. Marka hükümsüzlüğüne ilişkin olmak üzere 6769 Sayılı

Kanun'un 25. maddesinde yedi bent halinde markanın hükümsüzlüğü halleri düzenlenmiştir. Markanın

hükümsüzlüğüne ancak mahkemelerce karar verilir.

Marka hukuku anlamında hükümsüzlük: “Tescil edilmiş bir markanın, gerekli koşullara sahip

olmaması nedeniyle dava yoluyla iptali ve böylece evvelce elde edilmiş marka hakkının son bulması

demektir.”

Markanın Hükümsüzlük Şartları

Mutlak ve Nispi Ret Sebepleri

6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun ‘Marka tescilinde mutlak ret nedenleri’ başlıklı 5. maddesine

göre;

“Aşağıda belirtilen işaretler, marka olarak tescil edilmez: …

ç) Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte

tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler. …”

6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun “Marka tescilinde nispi ret nedenleri” başlıklı 6. maddesine

göre; “(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış

marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği

nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından

ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir…(5)


Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı

tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği

veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu,

haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya

hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.

(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif

hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru

reddedilir…” 6769 sayılı Kanun’un m.6/1 hükmü gereği markanın tescil edilmiş olması halinde

hükümsüzlüğü istenebilir. SMK m.6/5 hükmüne rağmen marka tescil edilmişse hükümsüzlüğüne karar

verilmesi istenebilir.

Markalar arasında karıştırılma ihtimalinin varlığı incelenirken; markaların benzerlik derecesi, mal ve

hizmetlerin benzerlik derecesi, inceleme konusu mal ve hizmetlerin tüketicilerinden oluşan ortalama

tüketici kitlesinin bilinç ve dikkat düzeyi gibi hususlar dikkate alınır. Karşılıklı etkileşim içerisinde

bulunan bu hususların birlikte değerlendirilmesiyle müvekkil şirkete ait marka ile davalıya ait marka

arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu açıktır. Yargıtay da kararlarında mal ve hizmetlerin Nice

sınıflandırması ve TPE tebliğine göre mutlaka aynı sınıfta kullanılmasını değil, benzer mal ve

hizmetler yönünden kullanılmasını esas almaktadır.

6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun “Önceki tarihli hakların etkisi” başlıklı 155. maddesine göre; “

Marka, patent veya tasarım hakkı sahibi, kendi hakkından daha önceki rüçhan veya başvuru tarihine

sahip hak sahiplerinin açmış olduğu tecavüz davasında, sahip olduğu sınai mülkiyet hakkını savunma

gerekçesi olarak ileri süremez.”

Kötüniyetli Tescil

Genelde ihlalde bulunan davalılar tacir olduğundan hak sahiplerine ait -karışıklığa yol açacak kadar

benzer- dava konusu markanın tescilli olduğunu, Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında hukuki

korumadan faydalandığını bilmektedir / bilmesi gerekmektedir. 6102 sayılı TTK’nun m.18/2 hükmü

gereği her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.

Davalılar, müvekkil şirkete ait markanın kullanılmasına ve kullanım alanını genişletmesine engel

olmuştur. Davalılar iş bu markayı tesadüfen bulduğunu “çok iyi” ve “inandırıcı” bir gerekçe ile

ispatlamadıkça davalıların kötü niyetinin varlığının kabulü zorunludur. İlave edelim ki SMK’daki

düzenlemelerle kötü niyet de bir hükümsüzlük nedeni kabul edilmiştir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, benzer markaların kurumda tescil edilmesi ile kuruma itiraz sürelerini

kaçıran hak sahipleri sonraki markanın benzer olduğunu ispat ederek ihlalin varlığını kanıtlamış

olacaktır. İhlal halinde Mahkemece uğranılan maddi zarar hakkında bilirkişiden rapor aldırılarak

markanın hükümsüzlüğüne ve maddi/manevi tazminat talebinin kabulüne karar verilecektir.

Yazar: Av. Mehmet TAV & Av. Öznur DURMUŞ


MARKA HAKKINA TECAVÜZ

1. TECAVÜZ

Tecavüzün sözlük anlamı; haddini aşmak, başkasının hakkına saldırmak ve sınırı geçmektir. Markada

tecavüz, mevzuatta sayılan fiillerden biriyle markanın koruma kapsamına yapılan izinsiz

müdahalelerdir. Bu fiiller nitelik itibari ile TBK nezdinde birer haksız fiildir.

2. TECAVÜZ SAYILAN HALLER

Tescil edilmiş bir marka hakkına tecavüz sayılan haller SMK m.29/1’de düzenlenmiştir:

Marka Sahibinin İzni Olmaksızın Markayı 7. Maddede Belirtilen Biçimlerde Kullanmak

Marka Sahibinin İzni Olmaksızın, Markayı veya Ayırt Edilemeyecek Kadar Benzerini Kullanmak

Suretiyle Markayı Taklit Etmek

Marka Hakkına Tecavüz Oluşturan İşareti Taşıyan Ürünleri Ticarette Kullanmak

Marka Sahibi Tarafından Lisans Yoluyla Verilmiş Hakları İzinsiz Genişletmek veya Bu Hakları

Üçüncü Kişiye Devretmek

Tescil edilmiş bir markayı kullanma hakkı münhasıran sahibine aittir. Tescil edilmemiş marka hakkına

tecavüz konusunda ise TTK’nin haksız rekabet hükümleri uygulanır.

3. TECAVÜZ FİİLERİNİN DURDURULMASI DAVASI

6769 Sayılı Kanun’un “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibinin ileri sürebileceği

talepler” başlıklı 149. maddesine göre;

“ (1) Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir:

c) Tecavüz fiillerinin durdurulması.”

Marka sahibinin haklarına tecavüzün söz konusu olması halinde başvurabileceği yollardan ilki

tecavüz fillerin durdurulması davasıdır. Bu dava, başlamış tecavüz eyleminin durdurulmasını

hedeflemektedir.Davanın açılması, failin kusurlu olmasına ve zararın doğmuş olması koşuluna bağlı

değildir.

Davacı: Tecavüz halinde kural olarak davayı hak sahibi açar.

Davalı: Dava, tecavüz edene karşı açılacaktır. Davalılar ürünü ticaretinde kullanan kişilerdir.

Üretmek, satmak ve ticari amaçla elde bulundurmak gibi eylemlerin her biri, diğerlerinden bağımsız

tecavüz sayılır. Bu nedenle satış yapan kişi, üretim yapmadığı gerekçesi ile kendisine karşı dava

açılamayacağı yönünde savunma yapamaz

6769 Sayılı Kanun’un “Dava açılamayacak kişiler” başlıklı 153. maddesine göre;

“ (1) Sınai mülkiyet hakkı sahibi, hakkına tecavüz eden tarafından piyasaya sürülmüş ürünleri kişisel

ihtiyaçları ölçüsünde elinde bulunduran veya kullanan kişilere karşı, bu Kanunda yer alan hukuk

davalarını açamaz veya ceza davası açılması için şikâyette bulunamaz.

(2) Sınai mülkiyet hakkı sahibi, sebep olduğu zarardan dolayı kendisine tazminat ödeyen kişi

tarafından, sınai mülkiyet hakkı sahibinin elkoymaması nedeniyle piyasaya sürülmüş ürünleri ticari


amaçla kullanan kişilere karşı, bu Kanunda yer alan hukuk davalarını açamaz veya ceza davası

açılması için şikâyette bulunamaz.”

Bu hükme göre tecavüz eden tarafından piyasaya sürülmüş ürünleri kişisel ihtiyaçları ölçüsünde elinde

bulunduran veya kullanan kişilere karşı, hukuk davası açılamayacağı gibi cezai şikâyet de yapılamaz.

Tecavüz edenin tazminat ödemesinden sonra, hak sahibinin el koyamaması nedeniyle piyasaya

sürülmüş ürünleri ticari amaçlı kullanan kişilere karşı hak sahibi, artık hukuk davası açamayacağı gibi

cezai şikâyette de bulunamaz.

Yetkili ve Görevli Mahkeme

SMK’de öngörülen davalarda görevli mahkeme; fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi ile fikri ve

sınai haklar ceza mahkemesidir. Fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi kurulmamış olan yerlerde bu

mahkemenin görev alanına giren dava ve işlere, o yerdeki asliye hukuk mahkemesince; fikri ve sınai

haklar ceza mahkemesi kurulmamış olan yerlerde bu mahkemenin görev alanına giren dava ve işlere, o

yerdeki asliye ceza mahkemesince bakılır.

Türk Patent ve Marka Kurumu’nun (TPMK) SMK’ye göre aldığı bütün kararlara karşı açılacak

davalarda ve TPMK’nin kararlarından zarar gören üçüncü kişilerin TPMK aleyhine açacakları

davalarda yetkili ve görevli mahkeme, Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesidir

Sınai mülkiyet hakkı sahibi tarafından, üçüncü kişiler aleyhine açılacak hukuk davalarında yetkili

mahkeme, davacının yerleşim yeri veya hukuka aykırı fiilin gerçekleştiği yahut bu fiilin etkilerinin

görüldüğü yer mahkemesidir. Davacının Türkiye’de yerleşim yeri bulunmaması hâlinde yetkili

mahkeme, davanın açıldığı tarihte sicilde kayıtlı vekilin işyerinin bulunduğu yerdeki ve eğer vekillik

kaydı silinmişse Kurum merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemedir.

Üçüncü kişiler tarafından sınai mülkiyet hakkı sahibi aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkeme,

davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesidir. Sınai mülkiyet hakkı başvurusu veya sınai

mülkiyet hak sahibinin Türkiye’de yerleşim yeri bulunmaması hâlinde, yetkili mahkeme, davanın

açıldığı tarihte sicilde kayıtlı vekilin işyerinin bulunduğu yerdeki ve eğer vekillik kaydı dilinmişse

TPMK’nin merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemedir.

Zamanaşımı

6769 Sayılı Kanun’un “Zamanaşımı” başlıklı 157. maddesine göre; “ Sınai mülkiyet hakkı veya

geleneksel ürün adından doğan özel hukuka ilişkin taleplerde, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk

Borçlar Kanunu’nun zamanaşımına ilişkin hükümleri uygulanır.”

Zamanaşımı süresi, fiil ve failin öğrenildiği tarihten itibaren iki yıl ve öğrenme gerçekleşmese bile

tecavüzün gerçekleşmesinden itibaren her halde on yıldır. Haksız eylem devam ettiği sürece

zamanaşımı süresi işlemez. Tecavüz eylemi aynı zamanda suç teşkil ediyorsa TCK’de öngörülen

uzamış ceza zamanaşımı süreleri uygulanır.

Yazar: Av. Öznur DURMUŞ


MARKA BAŞVURUSU VE MARKAYA İDARİ YÖNDEN İTİRAZ

Mevzuatımıza göre marka başvurusunda bulunabilecek kişiler açısından herhangi bir sınırlama

getirilmemiştir. Sadece ortak malların tescili için SMK m. 32/III gereğince ortaklar birlikte hareket

etmelidir. Başvuru ve tescil işlemleri için vekil tutma zorunluluğu da bulunmamaktadır. Uygulamada

vekil ile başvurmanın işlerin takibi ve sonuçlandırılmasında kolaylık sağladığı gözlemlenmektedir.

Sadece yabancılar Türkiye’de olan işlemler için vekil tutmak zorundadır. Aynı kural yurtdışında işlem

yapacak Türk vatandaşlar için de geçerlidir.

Marka başvurusu Türk Patent ve Marka Kurumu’na(TPMK) yapılır. TPMK başvurunun şekil

yönünden bir eksikliği yoksa başvuruyu esas yönünden inceleme geçer. Marka başvurusunun mutlak

red nedenleri SMK’nın 5. maddesinde, nispi red nedenleri ise 6. maddesinde açıklanmıştır.

Başvuru konusu marka mutlak veya nispi red nedeni oluşturacak mal veya hizmetler içeriyorsa;

başvuru tamamen ya da kısmen reddedilebilir. Başvuru şartları eksiksiz bir şekilde yerine getirilmiş ise

ve TPMK tarafından yapılan inceleme sonucunda mutlak red nedenlerinden birisine rastlanmamışsa

söz konusu başvuru ‘Resmi Marka Bülteni’nde yayınlanır (SMK m.16). Ancak bu başvurunun

yayınlanması TPMK’nin nihai kararını verdiği anlamına gelmez. Söz konusu başvuruya karşı, SMK

m.17’ye göre herkes, marka başvurusunun 5 inci maddenin birinci fıkrasının (ç) bendi hariç diğer

bentleri kapsamında tescil edilemeyeceğini belirten yazılı ve gerekçeli görüşlerini markanın tesciline

kadar Kuruma sunabilir. Ayrıca başvuruya konuyla alakalı üçüncü kişilerin yapacağı itiraz sonucunda

TPMK kararını yeniden inceleyip başvuruyu reddedebilir.

Başvurunun kötüniyetle veya SMK 5 ve 6 numaralı maddelerinde geçen kurallara aykırı olarak

yapıldığını belirten itirazlar başvurunun yayınlandığı tarihten itibaren ilgili kişilerce iki ay içerisinde

kuruma iletilebilir. (SMK m. 18/1). İlgili kişiler söz konusu başvuru ile alakalı daha önce hak sahibi

olan veya daha önce başvuruda bulunmuş kişilerdir. İtirazlar gerekçeli ve yazılı olmalıdır. Bu itiraz

tamamen veya kısmen yerinde bulunabilir. Eğer itiraz haklı bulunursa SMK m. 18/2’ye göre tescil

başvurusu tamamen veya kısmen reddedilebilir. Bu kişilerin TPMK’nin kararlarına karşı dava yoluna

başvurma hakları vardır.

TPMK nihai kararı verdikten sonra bu karara karşı itiraz hakkı, başvurudan zarar gören kişiler ve

alınan kararlarla alakalı işlemlere taraf olan kişilere aittir (SMK m.20). Bu itiraz karar bildirildikten

sonra 2 ay içerisinde yazılı ve gerekçeli olarak TPMK’ya yapılır. TPMK Markalar Dairesi itirazın

kısmen haklı olduğunu düşünürse SMK m.19/4’e göre tarafları uzlaşmaya davet edebilir. Kurul, itiraz

hakkında yapacağı inceleme ve değerlendirme sonucunda Kurumun nihai kararını verir ve marka tescil

edilip edilmeyeceğine karar verilir.

Kurumun tescilinden sonra hak sahiplerinin markanın hükümsüzlüğü davası açma hakkı saklıdır.