Mağdur üzerinde gerçekleşen neticenin yaralanma mı yoksa ölüm mü olacağı hususunda, sonuç her

durumda maddi vakıa itibariyle “yaralanma” olduğunda bir tereddüt bulunmamakla birlikte, “ölüm”

sonucunun gerçekleşmediği durumda failin hangi saikle hareket ettiğinin, başka bir anlatımla, öldürme

kastı ile mi, yoksa yaralama kastı ile mi eylemini işlediğinin belirlenmesi gerekmektedir.

Ceza hâkimi, önüne gelen uyuşmazlıkta, sanığın kastının öldürmeye mi yoksa yaralamaya mı ilişkin

olduğunu belirlerken, doktrinde yer alan kıstaslar ve Yargıtay uygulamaları çerçevesinde karar tesis

ederken, “şüpheden sanık yararlanır” ilkesini de gözetmeli ve sanığın öldürme kastı ile hareket ettiği

noktasında tereddüt yaşadığı halde kasten yaralama hükümlerini uygulamalıdır.

Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan ‘in dubio pro reo’ yani ‘kuşkudan sanık

yararlanır’ kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer

vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak

aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz.

Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı

gözardı edilerek ulaşılan olası kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir

kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa

dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan,

varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet,

büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli

hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.

SONUÇ

Failin gerçekte hangi suçu işlemek istediği, yani kastı esasen iç dünyasına ilişkin bir problem olup her

somut olayda değişiklik gösterebilir. Bu nedenle failin kastının tesbiti son derece zordur. Bu bağlamda

failin dış dünyada meydana getirmiş olduğu değişikliklerden hareketle, gerek öğretide ve gerekse yargı

kararlarında ortaya konulan kriterlerden yola çıkılarak failin kastı tespit edilecektir. Yukarıda yargı

kararları ile izah edilmeye çalışıldığı üzere, hiçbir kriter sorunun çözümü bakımından tek başına

yeterli değildir. Failin kastının tam olarak belirlenebilmesi için somut olayın tüm özellikleri kendi

içerisinde irdelenmelidir. Failin kastının hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde tespit edildiği

durumlarda sorun bulunmamakla birlikte falilin öldürme kastının bulunmadığına ilişkin herhangi bir

şüphelin hâsıl olması halinde de bu şüphe, şüpheden sanık yararlanır ilkesi (İN DUBİO PRO REO)

gereğince sanık lehine yorumlanmak suretiyle sanığın kastının yaralamaya ilişkin olduğu sonucuna

ulaşılmalıdır.