HUKUKİ İŞLEMLERDE ALDATMA/HİLE
Aldatma müessesesi, TBK’nun 36. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; “Taraflardan biri, diğerinin
aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir.”
Aldatma, bir kimseyi bir irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşmeye yapmaya sevk etmek için,
onda kasten yanlış kanaat uyandıran ve esasen mevcut olan yanlış kanaati koruyan ya da sürdüren
fillerdir. Başka bir ifade ile aldatma, bir kimsenin zihninde yanlış kanaatler oluşturarak gerçek durumu
bilseydi yapmayacağı bir hukuki işlem yapmasını sağlamaktır. Yargıtay’a göre de; “Hile, genel olarak
bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten
hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak
şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede yanıltma söz konusudur. 6098 Sayılı Türk Borçlar
Kanunun 36/1. maddesinde açıklandığı üzere, taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla
sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı
sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki
ilişkiyi geçmişe etkili ( makable şamil ) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.”
Aldatmada, irade bozukluğu iradenin beyanında değil, iradenin oluşumunda meydana gelmektedir.
Aldatmanın söz konusu olabilmesi için, bir aldatma fiilinin, aldatma kastının ve illiyet bağının olması
gerekir. Aldatma fiili olumlu bir davranış olabileceği, olumsuz bir davranış, yapmama fiili, kaçınma
veya susma şeklinde de olabilir. Aldatma hukuki veya fiili nitelikteki bir olay ve duruma
dayanmalıdır. Aldatmada aldatan, sözleşmenin yapılması ve özellikle görüşmeler sırasında belirli konu
ve hususlarda doğru olmayan bilgiler vermekte veya bazı hususları dürüstlük kuralına göre açıklaması
gerekirken kasten gizlemektedir. Kişi, bilgi verilmesi gereken bir hususta bilgi vermemesi, susması da
aldatmadır. Aldatma kastı, Aldatanın sözleşmeyi yapmaya sevk etmek için aldatılana bilerek ve
isteyerek gerçek dışı beyanda bulunmuş olmasıdır. Aldatan, aldatılanı yanlış beyan ve açıklamalarla
sözleşmeyi yapmaya sevketmeyi göze almışsa aldatma kastı vardır. Sözleşme aldatma sonucu ve onun
etkisi ile yapılmış olmalıdır. Aldatılan, yapmış olduğu, sözleşmeyi, aldatma olmasaydı ya hiç
yapmayacak ya da daha iyi şartlarda yapacak idiyse, illiyet bağı gerçekleşmiş olur. Aldatma, haksız fiil
niteliğinde olduğu için her türlü delille ispat edilebilir. Hile dolayısıyla iptal hakkının kullanılması da
hiçbir şekle tabi değildir. Yargıtay’a göre de[10]; “Hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal
hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak
düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da
kullanılabilir.”