Dava konusu uyuşmazlık, evlilik birliği devam ederken, eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiden diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunup bulunmayacağı hususundadır.      Aldatılan eş yansıma yoluyla zarara uğradığını da iddia edemez. Zira, üçüncü kişinin aldatan eşe karşı herhangi bir hukuka aykırı eylemi ve verdiği herhangi bir zarar bulunmadığından, yansıma yoluyla istenebilecek zarar da söz konusu olamaz. TBK’nın 49/2 (BK.41/2) maddeleri gereği, fiilin emredici bir norma değil de sadece ahlaka aykırı olması durumunda, sorumluluğa gidilebilmesi için, failin zarar görene zarar verme kastıyla yani somut olayda, davalının davacı aldatılan eşe bilerek ve isteyerek zarar vermeyi amaçlamış olması gerekir. Sadece birlikte olduğu eşin evli olduğunu bilmesi bu tür sorumluluk için yeterli değildir. Sadakat yükümlüğü, evlilik sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, ihlal edilmesi durumunda yalnızca sözleşmenin taraflarının yani eşlerin birbirlerine karşı ileri sürebilecekleri nisbi hak niteliğindedir. Yani mutlak bir hak mahiyetinde olmadığı için, herkese karşı ileri sürülemez. Aldatılan eş yansıma yoluyla zarara uğradığını da iddia edemez. Zira, üçüncü kişinin aldatan eşe karşı herhangi bir hukuka aykırı eylemi ve verdiği herhangi bir zarar bulunmadığından, yansıma yoluyla istenebilecek zarar da sözkonusu olamaz. Evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalıya karşı açılan davanın tümden reddi gerekmektedir. Şu durumda; bozma ilamına uyulması ile meydana gelen usuli müktesep hakkın istisnalarından olan ve yukarıda anılan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06/07/2018 tarihli ve 2017/5 E.- 2018/7 K. sayılı kararı uyarınca evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalıya karşı açılan davanın tümden reddi yönünde karar verilmesi için yerel mahkeme hükmünün bozulması gerekmiştir.,

Kaynak: Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Esas Numarası: 2019/1011 Karar Numarası: 2019/2823 Karar Tarihi: 15.05.2019