
Tapu Sicilinin Aleniliği ve Tapuya Güven İlkesi Gereğince Tapu Kütüğündeki Tescile İyiniyetle Dayanarak Haciz Koyduran Davalı Bankalardan, Bağımsız Bölümler Üzerinde İnceleme Yaparak Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi Yapıldığını, İnşaatın Devam Ettiğini ve Bu Taşınmazların Yükleniciye Ait Olduğunu Araştırmaları Beklenemez.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava konusu bağımsız bölümler üzerine hacizlerin konulduğu tarihlerde taşınmazlara ait tapu kaydında davacı yüklenici şirket ile dava dışı arsa sahipleri arasında düzenlenen kat karşılığı inşaat sözleşmesine ilişkin herhangi bir şerh ya da kaydın bulunmadığı sabit olan somut olayda, bağımsız bölümler üzerine konulan haciz şerhlerinden dolayı davalı bankaların iyiniyetli kabul edilmelerinin mümkün olup olmadığı, sözleşmeye göre bağımsız bölümlerin davacı yükleniciye isabet ettiğini araştırmalarının gerekip gerekmediği, bu yönde bir araştırma yapılmasının davalı bankalardan beklenip beklenmeyeceği, davalıların kat karşılığı inşaat sözleşmesinin varlığını bilip bilemeyecekleri veya bilmelerinin gerekip gerekmediği, buradan varılacak sonuca göre haciz şerhlerinin kaldırılmasına karar verilip verilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Şerhten önce haczin üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilmesi, ancak bunların haczi bilmeleri hâlinde mümkündür. Şerhten sonra ise üçüncü kişinin haczi bildiğinin ispatına gerek olmadığı gibi, üçüncü kişi, tapu kütüğündeki haciz şerhini bilmediğini ileri süremez. Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden, iktisapta bulunan kişinin iyiniyetli olup olmadığının tam olarak tespiti önem taşımaktadır. Söz konusu kişinin gerçekten iyiniyetli olması sözleşme yaptığı tapu malikinin gerçek hak sahibi olduğuna inanması kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen gerçek hak sahibi olmadığını, tapu sicilinde yolsuzluk bulunduğunu bilmesinin imkânsız olması gerekir. Bu görüşten hareketle kötüniyet iddiasının def’î değil itiraz olduğu, her zaman ileri sürülebileceği, mahkemece resen nazara alınmalıdır. Kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre davacı yükleniciye verilmesi gereken dava konusu bağımsız bölümler üzerine hacizlerin konulduğu, haciz tarihlerinde taşınmazlara ait tapu kaydında kat karşılığı inşaat sözleşmesine ilişkin herhangi bir şerh ya da kaydın bulunmadığı, davacı şirket lehine 12.10.2015 tarihinde kat karşılığı inşaat sözleşmesine yönelik şerhin konulduğu, davacı yüklenici ile dava dışı arsa sahibi düzenlenen resmi senet ile dava konusu taşınmazların üzerinde bulunan hacizlerle birlikte davacıya satıldığı ve tapuda davacı adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak görüldüğü gibi dava konusu bağımsız bölümler üzerine hacizlerin konulduğu tarihlerde taşınmazlar dava dışı arsa sahibi ... ... ... adına kayıtlıdır ve henüz tapuda kat karşılığı inşaat sözleşmesine ilişkin herhangi bir kayıt ya da şerhin bulunmadığı bir aşamada ... ... ...'nın kefil olduğu dava dışı şirketlerin bankalara olan borçlarının tahsili için başlatılan icra takipleri nedeniyle hacizler konulmuştur. Tapu sicilinin aleniliği ve tapuya güven ilkesi gereğince tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak haciz koyduran davalı bankalardan bağımsız bölümler üzerinde inceleme yaparak kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, inşaatın devam ettiğini ve bu taşınmazların yükleniciye ait olduğunu araştırmaları beklenemez. Öte yandan asıl olan iyiniyettir ve tapudaki kayda güvenerek haciz koyduran davalı bankalar iyiniyetli üçüncü kişi olarak kabul edilmelidir. Davacı yüklenici şirket tarafından davalıların kötüniyetli olduğunu ispatlamaya elverişli herhangi bir delil veya belge de sunulmamış olmakla haciz şerhlerinin kaldırılmasına ilişkin istem reddedilmelidir.
Karar: Yargıtay HGK., E. 2021/802 K. 2023/434 T. 10.5.2023
Yazar: Av. Mehmet TAV, Stj. Av. Şahsenem PEÇENEK