Başvurucunun geçirdiği kaza sonucu maluliyet oranı %0 olarak belirlenmiş ve başvurucu bu orana itiraz etmiştir. Başvurucu işverenin kusurlu olduğu iddiasıyla %0 maluliyet oranına dayanarak ve haklarını saklı tutarak maddi ve manevi tazminat davası açmıştır. Zonguldak 3. İş Mahkemesi 29/1/2015 tarihinde -başvurucunun maluliyet oranının %0 olduğunu da dikkate alarak- kazanın oluşumunda başvurucunun %50 kusurlu olması nedeniyle talebin kısmen kabulüne karar vermiştir. Bu arada maluliyet oranına yapılan itiraz kabul edilmiş ve maluliyet oranı %24 olarak belirlenmiştir. Başvurucu yeni orana bağlı olarak 28/9/2015 tarihinde ikinci bir tazminat davası açmıştır. Zonguldak 2. İş Mahkemesi davanın kabulüne karar vermiştir. Temyiz üzerine Yargıtay Dairesi, 2014 yılında aynı davalı aleyhine, aynı iş kazasından dolayı açılan ilk davada davacının maluliyet oranının kesinleştiğini, bu durumda ikinci davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek hükmü bozmuştur. Mahkeme, bozmaya uyarak kesin hüküm nedeniyle davayı reddetmiştir. Başvurucu, itiraz üzerine düzeltme kaydı ile belirlenen %24 maluliyet oranı üzerinden yeni bir dava açıldığını, dolayısıyla ortada kesin hüküm bulunmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Kesin hükümden bahsedilebilmek için önce açılan dava ile sonra açılan davanın konuları, sebepleri ve taraflarının aynı olması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda ise başvurucunun maluliyet oranı önce %0 olarak tespit edilmiştir. Başvurucu tarafından bu tespiti içeren rapora idare nezdinde itiraz edilmiş ve yapılan itiraz kabul edilerek %0 maluliyet oranını içeren rapor iptal edilmiştir. … oranın %24 olarak yeniden belirlenmesi üzerine başvurucu tarafından ikinci bir dava açılmıştır. Yani önce açılan dava ile sonra açılan davanın -maluliyet oranlarının farklı olmasına bağlı olarak- sebepleri farklıdır.
Yargıtay maluliyet oranının ilk açılan davada tartışılarak kesinleştiğini ifade etmiştir. Ancak ilk açılan davada mahkeme maluliyet oranına ilişkin bir değerlendirme yapmamış, başvurucunun maluliyet oranını %0 olarak kabul ederek sadece kusur oranlarını tespite dair raporlar almıştır. Bir başka deyişle %0 oranına dair itiraz süreci yargılama dışında cereyan etmiş ve mahkemede tartışma konusu olmamış, mahkemece anılan idari itiraz sürecinin sonucu beklenmeden kesin karar verilmiştir. İkinci davada ise -%0 maluliyet oranının tespitine dair raporun iptal edilmesi de gözönünde bulundurularak- %24 oranı kabul edilmiş ve ilk davada tespit edilen kusur oranı üzerinden başvurucunun hak ettiği tazminat tespit edilmiştir. İlk davada dayanılan ve davanın sebebini oluşturan rapor ile sonraki davada dayanılan rapor farklı olduğu gibi, ilk davada tartışma konusu yapılmaksızın karara dayanak alınan %0 oranındaki rapor kesin karardan sonra Yüksek Sağlık Kurulunca iptal etmiştir. 
Dayanılan maddi vakıa yönünden sebebi farklı olan ikinci bir dava açmasına rağmen Yargıtay Dairesince konusu, sebebi ve tarafları aynı olan ikinci bir dava açıldığı şeklinde kabul edilmiştir. Dolayısıyla bu yorumdan hareketle davanın kesin hükme bağlı olarak dava şartı yokluğu nedeniyle reddedilmesi şeklindeki müdahalenin ölçüsüz olduğu sonucuna varılmıştır. Sonuç olarak Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı ihlal edilmiştir.
Karar      : Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru (Şenol Özdemir) B. No: 2018/14133, 11/5/2023
Yazarlar : Av. Mehmet TAV & Stj. Av. Çiğdem ÖZDEMİR