Olay tarihinde BOTAŞ (Boru Hatları ile Petrol Taşıma Anonim Şirketi) proje müdür vekili ve ihale komisyonu üyesi olan başvurucu hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatılmıştır. Başvurucunun suç işlemek amacıyla kurulan bir örgütle iş birliği içinde olan firmalar tarafından verilen ihale fiyat tekliflerinin muhammen bedellerin çok üzerinde olduğunu bilmesine rağmen ihale sonrasında hazırlanan yeni muayyen bedel raporları doğrultusunda ihalelerin onaylanmasını sağladığı, bu konuda adli ve idari mercileri harekete geçirmediği ileri sürülmüştür.
Yapılan yargılama sonucunda telefon tape içerikleri dikkate alınarak başvurucunun ihaleye ne şekilde fesat karıştırdığına ilişkin yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesiyle 22/11/2013 tarihinde beraatine karar verilmiştir. Beraat kararı 29/11/2013 tarihinde kesinleşmiştir. El konulan telefonlar ve bilgisayarlar başvurucuya iade edilmiştir.
Beraat kararının kesinleşmesi üzerine başvurucu, tazminat davası açmıştır. bu süreçte yaşadıklarından ötürü 300.000 TL manevi tazminat talep etmiştir. Maddi tazminat açısından ise başvurucu; yargılandığı davada avukatına 13.570 TL vekâlet ücreti ödediğini, el konulan iki telefonunun adli emanette tutulması nedeniyle ekonomik değerini kaybettiğini, bu kaybının 450 TL olduğunu, telefonlarına takılı hatların kapanmaması için toplam 1.260 TL ödediğini, tüm bu ödemelerin de maddi tazminata dâhil edilmesi gerektiğini belirtmiştir. tazminat talebini inceleyen Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi 26/3/2015 tarihinde başvurucuya haksız gözaltı ve elkoyma nedeniyle 448,83TL maddi, haksız gözaltı nedeniyle 1.000 TL manevi tazminat ödenmesine hükmetmiştir.
Başvurucu, bu kararı temyiz etmiştir. Yargıtay 12. Ceza Dairesi 27/11/2017 tarihinde ilk derece mahkemesi kararını onamıştır.
Derece mahkemelerinin tazminat için somut olayın şartlarına göre takdir yetkisi bulunmakla birlikte meydana gelen ihlalle orantılı olmayan önemsiz miktarda bir tazminat Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasına aykırı olacaktır. Öte yandan tazminat miktarı Anayasa Mahkemesinin benzer davalarda verdiği tazminat miktarına göre kayda değer ölçüde düşük olmamalıdır. 
Bunun yanında manevi tazminat miktarının yeterli olup olmadığı belirlenirken tazminata karar veren derece mahkemesinin karar tarihinde Anayasa Mahkemesinin benzer başvurular üzerine verdiği veya verebileceği tazminat miktarına göre bir karşılaştırma yapılacaktır. Anayasa Mahkemesince yakalama, gözaltı veya tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle manevi tazminata hükmedilirken Yargıtay kararlarında da (bkz. §§ 20, 21) belirtildiği üzere kişinin sosyal ve ekonomik durumu, mesleki ve toplumsal konumu, üzerine atılı suçun niteliği, koruma tedbirine neden olan olayın oluş biçimi, tedbirin kişinin üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler ve tedbirin süresi, tedbir nedeniyle meydana gelen ihlalin ağırlığı dikkate alınmaktadır.
Dolayısıyla beraat ettiği davada başvurucu lehine maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi başvurucunun maddi zararının karşılandığı anlamına gelmeyebilir. Bu noktada derece mahkemesinin başvurucu ile avukatı arasındaki vekâlet sözleşmesinde başvurucu ve avukatının ücreti kararlaştırırken maktu vekâlet ücretini avukatlık ücretine dâhil edip etmediklerini araştırması gerekir. Öte yandan bu maktu vekâlet ücretinin başvurucuya ödendiği kabul edilse bile bu miktarı aşan kısmın neden maddi zarar kapsamında değerlendirilmeyeceği, haksız gözaltı tedbiriyle arasında illiyet bağı olup olmadığı, illiyet bağı varsa talep edilen bu ücretin gerekli ve makul olup olmadığı kararda açıklanmamıştır.
Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Karar   : Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru, Siyami Hıdıroğlu Başvurusu, Başvuru Numarası 2018/11489, Karar Tarihi 11/1/2024
Yazarlar: Av. Mehmet TAV & Stj. Av. Çiğdem ÖZDEMİR