
Davacının evli bir kişiyle uzun süreli ilişki yaşamasına dayanarak vatandaşlığa alınmasının reddedilmesi hukuka aykırıdır. “İyi ahlak kavramı somut gerekçelerle desteklenmeden uygulanamaz. Evlilik dışı birliktelik tek başına vatandaşlığa engel teşkil edemez.
Başvurucu A.S., Rusya Federasyonu vatandaşı olup Türkiye’de uzun süredir yaşamaktadır. Türk vatandaşlığı
kazanmak amacıyla 2016 yılında İçişleri Bakanlığına başvuruda bulunmuş, başvurusu üzerine Ankara İl
Emniyet Müdürlüğünce düzenlenen tahkikat formunda, başvurucunun Türk vatandaşı T.K. ile yaklaşık 13
yıldır evlilik dışı birliktelik yaşadığı, geçiminin T.K. tarafından sağlandığı, evinin T.K. adına kayıtlı olduğu,
hayat sigortasının da onun tarafından ödendiği tespit edilmiştir. Ayrıca başvurucunun geçmişte formalite
evlilik yaptığı yönünde beyanı bulunduğu kaydedilmiştir. İdare, bu bulgular ışığında başvurucunun “iyi ahlak
sahibi olma” şartını taşımadığı gerekçesiyle 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 10. ve 11.
maddelerine dayanarak vatandaşlığa alınma talebini reddetmiştir.
Başvurucu, kararın iptali için Ankara 9. İdare Mahkemesinde dava açmış; Türkiye’de yıllardır yasal olarak
ikamet ettiğini, kamu düzenini bozacak herhangi bir fiilinin bulunmadığını, “iyi ahlak” şartının soyut ve be-
lirsiz olduğunu, somut bir delil olmaksızın hakkının kısıtlandığını ileri sürmüştür. Ancak İdare Mahkemesi,
başvurucunun evli bir Türk vatandaşıyla uzun süreli ilişkisinin aile kurumuna ve Türk toplumunun değerleri-
ne aykırı olduğunu, bu nedenle iyi ahlak sahibi olma şartını karşılamadığını belirterek davayı reddetmiştir.
İstinaf incelemesi de aynı yönde sonuçlanmış ve karar kesinleşmiştir.
Başvurucu, Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı bireysel başvuruda, vatandaşlığa alınmama gerekçesinin özel
hayatına doğrudan müdahale oluşturduğunu, evlilik dışı birlikteliğin özel yaşam alanına giren bir durum ol-
duğunu, devletin ahlak kriteri üzerinden vatandaşlık hakkını reddetmesinin özel hayata saygı hakkını ihlal et-
tiğini ileri sürmüştür. Ayrıca ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini savunmuştur.
Anayasa Mahkemesi, başvuruyu Anayasa’nın 20. maddesi (özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı) kapsa-
mında incelemiştir. Öncelikle, vatandaşlık talebinin reddinin başvurucunun ikamet izninin iptali ya da sınır
dışı edilmesi gibi sonuçlar doğurmadığını, bu nedenle doğrudan mevcut yaşamına etkisi olmadığını tespit
etmiştir. Ancak reddin gerekçesinin başvurucunun özel yaşamına dair bilgilerden hareketle oluşturulduğu
için, özel hayata saygı hakkına müdahale teşkil ettiğini kabul etmiştir. Müdahalenin kanuni dayanağının bu-
lunduğu ve kamu düzeninin korunması amacına dayandığı tespit edilmiştir.
Ölçülülük incelemesinde, “iyi ahlak sahibi olma” şartının kanunda yer almakla birlikte soyut bir kriter oldu-
ğu, bu şartın varlığına ilişkin somut olguların ortaya konulması gerektiği vurgulanmıştır. Derece mahkemele-
rinin yalnızca başvurucunun evli bir kişiyle uzun süreli ilişki yaşamasına dayanarak vatandaşlığa alınmayı
reddetmelerinin, toplumdaki yaşam biçimi çeşitliliğini göz ardı ettiği ve kamu düzeni bakımından hangi so-
mut sakıncaların doğacağını açıklamadığı belirtilmiştir. Mahkemeler, başvurucunun Türkiye’de uzun süredir
yasal olarak ikamet etmesi, kamu düzenini bozacak bir davranışının olup olmadığı, sosyal hayata uyumu gibi
unsurları tartışmamış; yalnızca ahlaki gerekçelerle sonuca ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi, bu gerekçelerin
ilgili ve yeterli olmadığı, kamu yararı ile bireyin hakları arasında adil bir denge kurulmadığı kanaatine var-
mıştır. Sonuç olarak, özel hayata saygı hakkına yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gerekle-
rine uygun ve ölçülü olmadığı gerekçesiyle ihlal kararı verilmiştir. Mahkeme, yeniden yargılama yapılması
gerektiğine hükmetmiş ve dosyayı Ankara 9. İdare Mahkemesine göndermiştir. Ayrıca başvurucunun kimlik
bilgilerinin kamuya açık belgelerde gizlenmesi talebi kabul edilmiş, başvurucuya 4.794,70 TL yargılama gi-
deri ödenmesine karar verilmiştir. İhlal kararı oybirliğiyle alınmıştır.
Karar : Anayasa Mahkemesi Başvuru Numarası: 2018/31431 Karar Tarihi: 3/3/2022 R.G. Tarih ve Sayı:
17/6/2022-31869
Yazarlar: Av. Mehmet TAV, Stj. Av. Yiğit Alp Karael
kazanmak amacıyla 2016 yılında İçişleri Bakanlığına başvuruda bulunmuş, başvurusu üzerine Ankara İl
Emniyet Müdürlüğünce düzenlenen tahkikat formunda, başvurucunun Türk vatandaşı T.K. ile yaklaşık 13
yıldır evlilik dışı birliktelik yaşadığı, geçiminin T.K. tarafından sağlandığı, evinin T.K. adına kayıtlı olduğu,
hayat sigortasının da onun tarafından ödendiği tespit edilmiştir. Ayrıca başvurucunun geçmişte formalite
evlilik yaptığı yönünde beyanı bulunduğu kaydedilmiştir. İdare, bu bulgular ışığında başvurucunun “iyi ahlak
sahibi olma” şartını taşımadığı gerekçesiyle 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 10. ve 11.
maddelerine dayanarak vatandaşlığa alınma talebini reddetmiştir.
Başvurucu, kararın iptali için Ankara 9. İdare Mahkemesinde dava açmış; Türkiye’de yıllardır yasal olarak
ikamet ettiğini, kamu düzenini bozacak herhangi bir fiilinin bulunmadığını, “iyi ahlak” şartının soyut ve be-
lirsiz olduğunu, somut bir delil olmaksızın hakkının kısıtlandığını ileri sürmüştür. Ancak İdare Mahkemesi,
başvurucunun evli bir Türk vatandaşıyla uzun süreli ilişkisinin aile kurumuna ve Türk toplumunun değerleri-
ne aykırı olduğunu, bu nedenle iyi ahlak sahibi olma şartını karşılamadığını belirterek davayı reddetmiştir.
İstinaf incelemesi de aynı yönde sonuçlanmış ve karar kesinleşmiştir.
Başvurucu, Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı bireysel başvuruda, vatandaşlığa alınmama gerekçesinin özel
hayatına doğrudan müdahale oluşturduğunu, evlilik dışı birlikteliğin özel yaşam alanına giren bir durum ol-
duğunu, devletin ahlak kriteri üzerinden vatandaşlık hakkını reddetmesinin özel hayata saygı hakkını ihlal et-
tiğini ileri sürmüştür. Ayrıca ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini savunmuştur.
Anayasa Mahkemesi, başvuruyu Anayasa’nın 20. maddesi (özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı) kapsa-
mında incelemiştir. Öncelikle, vatandaşlık talebinin reddinin başvurucunun ikamet izninin iptali ya da sınır
dışı edilmesi gibi sonuçlar doğurmadığını, bu nedenle doğrudan mevcut yaşamına etkisi olmadığını tespit
etmiştir. Ancak reddin gerekçesinin başvurucunun özel yaşamına dair bilgilerden hareketle oluşturulduğu
için, özel hayata saygı hakkına müdahale teşkil ettiğini kabul etmiştir. Müdahalenin kanuni dayanağının bu-
lunduğu ve kamu düzeninin korunması amacına dayandığı tespit edilmiştir.
Ölçülülük incelemesinde, “iyi ahlak sahibi olma” şartının kanunda yer almakla birlikte soyut bir kriter oldu-
ğu, bu şartın varlığına ilişkin somut olguların ortaya konulması gerektiği vurgulanmıştır. Derece mahkemele-
rinin yalnızca başvurucunun evli bir kişiyle uzun süreli ilişki yaşamasına dayanarak vatandaşlığa alınmayı
reddetmelerinin, toplumdaki yaşam biçimi çeşitliliğini göz ardı ettiği ve kamu düzeni bakımından hangi so-
mut sakıncaların doğacağını açıklamadığı belirtilmiştir. Mahkemeler, başvurucunun Türkiye’de uzun süredir
yasal olarak ikamet etmesi, kamu düzenini bozacak bir davranışının olup olmadığı, sosyal hayata uyumu gibi
unsurları tartışmamış; yalnızca ahlaki gerekçelerle sonuca ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi, bu gerekçelerin
ilgili ve yeterli olmadığı, kamu yararı ile bireyin hakları arasında adil bir denge kurulmadığı kanaatine var-
mıştır. Sonuç olarak, özel hayata saygı hakkına yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gerekle-
rine uygun ve ölçülü olmadığı gerekçesiyle ihlal kararı verilmiştir. Mahkeme, yeniden yargılama yapılması
gerektiğine hükmetmiş ve dosyayı Ankara 9. İdare Mahkemesine göndermiştir. Ayrıca başvurucunun kimlik
bilgilerinin kamuya açık belgelerde gizlenmesi talebi kabul edilmiş, başvurucuya 4.794,70 TL yargılama gi-
deri ödenmesine karar verilmiştir. İhlal kararı oybirliğiyle alınmıştır.
Karar : Anayasa Mahkemesi Başvuru Numarası: 2018/31431 Karar Tarihi: 3/3/2022 R.G. Tarih ve Sayı:
17/6/2022-31869
Yazarlar: Av. Mehmet TAV, Stj. Av. Yiğit Alp Karael