
Anayasa Mahkemesinin; Kişinin Maddi ve Manevi Varlığını Koruma Hakkının İhlal Edildiği İddiasına İlişkin, 01/02/2023 tarihli 2020/1066 Başvuru Numaralı Kararı (Secdiye Başaran Başvurusu)
Başvuru, tıbbi ihmal sonucu zarara uğranılması nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
Anayasa Mahkemesi Kararında; Başvurucunun uyuşmazlığa ilişkin temel iddialarını, kendisine yanlış uygulanan protez sonucunda uzun süre yürümekte zorluk yaşadığı, mağduriyete uğradığı hususlarına dayanmaktadır. İdare mahkemesince alınan ATK raporunda ve başvurucunun ATK raporuna itiraz dilekçesinde başvurucuya yanlış protez uygulandığı, protezin başvurucunun rahatsızlığına uygun olmadığı belirtilmiştir. ATK raporunda yanlış protezin tercih edildiği ifade edilmiş ancak bu durumun hekimin takdir yetkisinde bulunduğu tespitine de yer verilmiştir. Bununla birlikte idare mahkemesince başvurucunun bilirkişi raporuna karşı itirazlarına ilişkin bir değerlendirmeye yer verilmediği gibi kararda protezin yanlış uygulandığına yönelik ATK raporundaki tespitlere ve başvurucunun iddialarına ilişkin somut bilgilere dayalı, ilgili ve yeterli gerekçe de bulunmamaktadır. Bununla birlikte doktorun özen yükümlülüğünün teşhisten tedaviye kadar geçen süreçte hastaya ilişkin müdahalelerde dikkatli, özenli, tıp kurallarına ve standartlarına uygun davranmayı kapsadığı söylenebilir. Ayrıca hekimin uygun tedavi yöntemi seçme ve uygulama yükümlülüğü de mevcuttur. Somut olayda ise yanlış protezin tercih edildiğinin raporla tespit edilmesine rağmen derece mahkemesince hükme esas alınan ATK raporunda bu durumun hekimin takdirinde olduğu vurgulanmıştır. Ancak doktorun takdir yetkisinin yukarıda belirtilen yükümlülüklere uygun kullanılması gerektiği de açıktır. Derece mahkemelerinin de doktora izafe edilen takdir yetkisini, somut olayın koşullarında anılan yükümlülüklere uygun kullanılıp kullanılmadığını denetleme yükümlüğü vardır. Buradan hareketle başvuru konusu olayda derece mahkemelerinin kullanılan protezle ilgili hatalı olduğu kabul edilen tercihin hekimin yükümlülüklerine uygunluğu yönünde bir tartışma yaptığı söylenemez. Sonuç olarak idare mahkemesi tarafından, yanlış protez uygulandığına ilişkin başvurucunun iddiaları ile ATK raporunda yer alan protezin hatalı uygulanmasına rağmen hekim takdiri olarak kabul edilmesi şeklinde tespitler arasındaki çelişkilerin giderilmesi yönünde bir gerekçe ortaya konulmamıştır. Bununla birlikte doğru protez tercih edilse bile başvurucunun komplikasyon olarak kabul edilen şikâyetlerinin oluşup oluşmayacağı konusunda da bir araştırma yapılmamıştır. Kaldı ki doğru protezin uygulanmasının ardından başvurucunun şikâyetlerinin sonlandığı anlaşılmıştır (bkz. § 2). Dolayısıyla söz konusu raporu dayanak alan derece mahkemelerinin başvurucunun iddialarını Anayasa'nın 17. maddesinin gerektirdiği özen ve derinlikte incelediği, kararlarında konuyla ilgili ve yeterli gerekçelere yer verdiği söylenemez. Bu durumda kamu makamlarının başvuru konusu olaydaki pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediği sonucuna ulaşılmıştır.
Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan değerlendirmede; Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Yazar: Av. Mehmet TAV, Stj. Av. Murat Arda ŞEKER.