Başvuru, tıbbi ihmal sonucu zarara uğranılması nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
İkinci başvurucu birinci ve üçüncü başvurucunun çocuğudur. Birinci başvurucu 13/9/2013 tarihinde özel bir hastanede doğum yaparak ikinci başvurucu Doruk Rüzgar Cebeci'yi dünyaya getirmiştir. Doğumdan sonra bebeğin Down sendromlu olduğu ve kalbinde delik bulunduğu tespit edilmiştir.
Birinci ve üçüncü başvurucu doğumu gerçekleştiren doktor ve hastane aleyhine kendi adlarına asaleten ve çocukları olan ikinci başvurucu adına velayeten 5/5/2015 tarihinde Ankara 9. Tüketici Mahkemesinde (Mahkeme) maddi ve manevi tazminat davası açmıştır. Başvurucular dava dilekçesinde; birinci başvurucunun hamileliği sırasında takip ve kontrollerinin aynı hastanede ve aynı doktor tarafından yürütüldüğünü, kendilerine gebelikte ve bebekte herhangi bir sorunun olmadığının söylendiğini, birinci başvurucunun ilerlemiş yaşına rağmen ileri tanı testlerinin önerilmediğini belirtmiştir. Başvurucular; doğumdan hemen sonra yapılan muayenede ise bebeğin Down sendromlu ve kalbinde delik olduğunun tespit edildiğini ifade ederek gebelik sırasındaki hatalı ve eksik tetkikler nedeniyle erken teşhis konulamadığını, bu şekilde doktor ve hastanenin ağır sonuçların ortaya çıkmasına sebep olduklarını ileri sürmüştür.
Yargılama sürecinde Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan 31/3/2017 tarihli raporda; bebeğe doğumdan sonra Down sendromu teşhisi konulduğu, anne adayına gebelik takibinde standart tarama testlerinin uygulandığı, yaş ve hormonal değerler gibi faktörlerin değerlendirildiği bu testlerde sonuçların risk sınırının altında çıktığı tespit edilmiştir. Raporda; Down sendromu testlerinin Sağlık Bakanlığı tarafından uygulanması zorunlu tetkikler olarak bildirilmediği ancak ailelerin bu testler hakkında bilgilendirilmesinin güncel tababet uygulamalarının içinde olduğu, standart tarama testlerinde sınırın üstünde bir değer çıkması durumunda ileri tetkikler önerileceği aksi takdirde böyle bir zorunluluk bulunmadığı ifade edilmiştir. Raporda anne adayına aminosentez önerilmemesinin bir eksiklik teşkil etmediği belirtilerek doktorun eyleminin tıp kurallarına uygun olduğu mütalaa edilmiştir.
Başvurucuların itirazı üzerine Mahkemece öğretim üyeleri ve uzman doktorlardan heyet oluşturulmuştur. Anılan heyet tarafından hazırlanan 15/3/2018 havale tarihli bilirkişi raporunda; anne yaşı arttıkça Down sendromu görülme sıklığının artabildiği, gebelikte Down sendromu taramasında ultrasonografi ve non-invazif tarama testlerinin uygulandığı, amniyosentezin genetik hastalıkların kesin tanısı bakımından önemli olduğu ancak bunun hem anne hem bebek açısından ciddi riskler taşıdığı belirtilmiştir. Raporda anne adayına standart tarama testlerinin uygulandığı ve sonuçların düşük risk veya negatif çıktığı, detaylı ultrasonografi taramasında herhangi bir yapısal anomaliye rastlanmadığı ve somut olayda anne adayının bir radyoloğa yönlendirilmesinin zorunluluk olmadığı tespit edilmiştir. Raporda ayrıca epikriz notunda amniyosentez önerildiğinin ancak anne adayı tarafından kabul edilmediğinin görüldüğü, tıbbi etik açısından doktorun amniyosentez testi konusunda ısrarcı olmasının doğru olmadığı ifade edilerek gebelik takibinde bir eksiklik olmadığı kanaatine varılmıştır. Açıklanan gerekçelerle; Maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA karar verilmiştir. 

Karar      : Anayasa Mahkemesi Kararı, Banu Cebeci ve Diğerleri Başvurusu, Başvuru Numarası: 2020/39252, Karar Tarihi: 20/12/2023
Yazarlar : Av. Mehmet TAV & Stj. Av. Çiğdem ÖZDEMİR